Hikmet’i ararken ben;

“Biz Lokman’a hikmeti verdik” diyor Allah. Hikmet sözlükte “bilgelik” olarak geçer ancak hikmeti sadece “bilinmeyene ulaşmak”, “ermek” diye çevirmek Hikmet’in mahiyetini daraltır. İslamoğlu, hikmet Allah’a atfedildiğinde “bir şeyi yerli yerine koymak”, kula atfedildiğinde “o şeyi Allah’ın koyduğu yerde tutmak” diye yorumlar. İlim, bilim, sanat, estetik, toplum, sağlık ve bu başlıkların ruhunu olması gerektiği yerde tutmalıyız insan olarak…

  Hikmet bir bütündür. Dünyanın genel gidişatında veya yerelde kendi işlerimizde yaşadığımız sıkıntı, acı, musibet, başarı, profesyonellik vb. durumlar birer parçadır. Bunları bütüne yerleştirememek insanı krize sokar, anlamsızlaştırır, bulanıklaştırır çünkü bütünü tamamıyla görmek Allah’a aittir. Ancak bizdeki iman ise bunu görmeye çalışmaktır. Göremeyeceğimizi bilsek bile görene teslim olmaktır. İman; önce çaba, sonra tevekküldür. Hz. Muhammed “hikmet müminin yitiğidir” derken Beyazıd Bestami “hakikat aramakla bulunmaz ancak bulanlar hep arayanlardır” der. Alemler içinde bir alem olan insanın, insanlığının hakkını vermesi de bu hikmet ve hakikate dahildir. Bilenle bilmeyenin bir olmadığı gibi çalışanla çalışmayan, arayanla aramayan bedel ödeyenle ödemeyen de elbet bir olmaz.

  İsmet Özel “ikna edilmişlerle yola çıkılmaz, yola inanmışlarla çıkılır” demiş… Yola inanmak, yoldaşla yolda olmak, gönüllülük ve insani sorumluluklarımız da bu hikmetin parçalarındandır. Allah çabamızı, çalışmalarımızı, okumalarımızı, kalbimizdekileri, zihnimizdekileri ve yoldaki insanlığımızı muvaffak kılıp kemale erdirsin…

Bismillahla çıktım yola, selam olsun tüm yoldaşlara 🙂

Be First to Comment

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir